Yatırım yoluyla oturma izni ve vatandaşlık programların dünya genelinde daha yeni yeni uygulanmaya başladığı 1980’lerde bu programların yatırım yapılan ülkelere ne kadar faydalı olacağı henüz bilinmiyordu. Fakat Karayipler’deki Saint Kitts ve Nevis gibi öncü devletlerin örnekleri yüksek özvarlığa sahip yatırımcılara vatandaşlık teklif etmenin borç yatağındaki ekonomileri ne kadar hızlı kurtarabileceğini gösterdi. Günümüzde artık gelişmiş Avrupa ülkelerinin bile yürürlüğe koyduğu yatırım üzerinden oturma izni veya vatandaşlık sağlayan bu tip programların hem yatırımcı hem de yatırımın yapıldığı ülke için son derece kârlı olduğu açıkça biliniyor.
Küçük Ülkeler için Borçlanmadan Gelir Elde Etme Kaynağı
Yatırım yoluyla vatandaşlık piyasasının en büyük avantajı yatırım yapılan ülkeler için sürdürülebilir ve borç yaratmayan güçlü bir gelir kaynağı olması. Bu programlardan en bariz olarak faydalananlar Karayipler’deki ada ülkeleri oldu. Doğal kaynaklardan yoksun, tropik iklimin getirdiği doğal afetlerden sıkça muzdarip olan ve bu sebeplerden ötürü borçlarını ödemekte zorlanan bu küçük ada ülkeleri için yatırım yoluyla vatandaşlık programları mükemmel bir çözüm oldu.
Dışa Bağımlı Küçük Ekonomilerin Kendi Ayakları Üstünde Durması için Destek
Bu programların sağladığı borçlanmadan sermaye kazanma imkânı ülkelerin toplumun hiçbir katmanına baskı yapmadan sosyal hizmetlerini güçlendirmesine, istihdam yaratmasına ve genel olarak ekonomilerini büyütmelerine izin veriyor. Dünya genelinden geleneksel yöntemlerle yeterli gelir yaratma kapasitesinden yoksun çok sayıda bağımsız devlet var. Bu tür ekonomiler uluslararası borç verenler ve büyük sermaye sahiplerinin elleri arasında sıkışıp kalıyor. Güçlü bir tabanı olmayan bu tür devlet ekonomileri beklenmedik felaket ve krizler karşında tamamen korumasızlar. Yatırım yoluyla vatandaşlık pazarı bütün bu problemlere için çok güçlü bir çözüm oluyor. 2017 ve 2018 yıllarındaki kasırga felaketlerinde çok ağır hasar alan Dominika’nın kısa sürede altyapısını toparlamasını ve ülkeyi tekrar rayına oturtmasını mümkün kılan başarıyla uyguladığı yatırım yoluyla vatandaşlık programıydı.
Krizden Büyümeye Geçen Bir Örnek: Saint Kitts ve Nevis
1980’lerde Saint Kitts ve Nevis Federasyonu şeker endüstrisinde büyük bir gerileme ile karşı karşıya geldi. Yürüttüğü yatırım yoluyla vatandaşlık programı sayesinde ülke şeker üretimindeki ani düşüşün yarattığı maddi kaybı onarmakla kalmadı yabancı doğrudan yatırım sayesinde yüz milyonlarca dolar biriktirdi. Saint Kitts ve Nevis yönetiminin en büyük başarısı bu kazancı çarçur etmektense ülkeyi gelecekte kalkındıracak projelere sermaye olarak akıtması oldu. Bugün ülkenin yıllık milli gelirinin %30’unu oluşturan yatırım yoluyla vatandaşlık programı Başbakan Timothy Harris’in kendi sözleri ile “ülkenin eşsiz gelecek ve refahının temel ayaklarından biri”.
Küresel Çapta Bir Devrim Potansiyeli
Yatırım yoluyla vatandaşlık programlarının sağladığı borçlanmadan gelir kazanma prensibinin dezavantajdan yoksun doğası apaçık. Gelirlerinin çok büyük bir kısmı turizm gibi dış piyasalara karşı hassas sektörler olan Karayip ülkeleri için bu gelir yöntemi bir devrim niteliğinde. Dışa bağımlılığı çok büyük oranda azaltan ve ülkeye düzenli bir gelir kaynağı sunan bu programlar doğal kaynaklardan yoksun küçük ülkeler için oyun değiştiren seçenekler. Dış borçlanmaya başvurmak yerine borçsuz kazanılan yabancı sermaye hızlı yoldan kamu lehine işleme konulabiliyor. Özetle yatırım göçü uzun vadeli olarak avantaj sağlayan ve ülke ekonomisine likidite kazandıran sürdürülebilir bir çözüm.